Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İran’ın petrolü mü var yoksa Petrol’ün İran’ı mı var?

1947’de Hindistan’ın bağımsızlık ilânıyla Britanya önemli miktarda güç kaybetmişti. Geriye sadece “ticarî imparatorluk” kalmıştı. %51’i Kraliçe’ye ait olan Anglo-Iranian Company İran’daki bütün petrolün sahibiydi ve Kraliçe’nin en büyük deniz ötesi gelir kaynağıydı. Üstelik Kraliyet Deniz Kuvvetleri petrol ihtiyacını bu şirket sayesinde piyasa fiyatından çok daha ucuza karşılıyordu. Churchill’in donanmayı kömürden petrole geçirmesinin üzerinden 40 yıl geçmişti ve İran, Britanya’nın en büyük enerji kaynağıydı. Aynı zamanda ABD bütün okyanuslarda Britanya’nın yerini alıyordu. Üstelik İran dışındaki petrol kaynakları da ABD’nin eline geçiyordu: Irak, Kuveyt, S. Arabistan… Fakat buna rağmen 1940’ların sonunda bölgedeki petrol üretiminin %40’ını %51’i Kraliçe’ye ait olan Anglo-Iranian Company yapıyordu. Biraz da İranlılardaki İngiliz korkusundan bahsedelim: 1941’de İran şahı Rıza Pehlevi binlerce Almanı etkili ve yetkili mevkilere koymuştu. İngiliz baskısına rağmen Şah Almanl...

YEŞİL YOL

·          Yoruldum, patron.Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum.Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri. İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım. Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım. Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun? Karanlıktan korkuyorum patron lütfen ışığı kapatma. ·          Bir kez daha yaratamadığımızı yok etmeyi başarmıştık. ·          Filmlerde ucuza kurtulunuyor. Masumiyet de ucuz. Bir çeyrek ödüyorsunuz ve bunun karşılığını alıyorsunuz. Gerçek hayatta ise bedeller daha yüksek ve yanıtların çoğu da farklı. ·          Televizyon fena değil, ona karşı değilim, ama insanı dünyadan koparıp yalnızca kendi camına bağlamasını sevmiyorum. En azından o bakımdan ...

HARUN KOLÇAK

HARUN KOLÇAK'ın kaleminden... HAYATTAN... *Geniş ve rahat olmayı öğrendim... Ölümün dışında hiç bir şey göründüğü kadar önemli ve acil değil... *Coşkulu ve neşeli olmadığım zaman, bunun hiç kimsenin suçu olmadığını ve gülümsemem gerektiğini öğrendim... *Cesur olmayı; değilsem bile öyle davranmayı öğrendim... Nasıl olsa, aradaki farkı kimse anlamıyor... *Cazibemle 15 dakika idare edebildiğimi, ama ondan sonra mutlaka bilmem gereken bir şeyler olduğunu öğrendim... *Hiç kimsenin sır saklamadığını öğrendim!... Çünkü herkes, "birine söylemek ihtiyacı" hissediyor... *Yanıtını bilmediğim ve emin olmadığım konularda "Bilmiyorum" demenin daha faydalı olduğunu öğrendim... *Ağzımı kapalı tuttuğumda, fazla hata yapmadığımı öğrendim!... *Başarıya çıkan bir "asansör" olmadığını, tırmanmak gerektiğini öğrendim... *İnsanların bana sadece, -benim izin verdiğim şekilde davranabildiklerini öğrendim... *Kıskançlığın, mutluluğun düşmanı olduğunu ve "mutlu ...

VİZYON

Türkiye’nin gerçek düşünce kuruluşlarına ihtiyacı var. Dış vakıflardan beslenen provokatörler ve hükümet sözcüleri dışında fazla bir şey yok ortada. Bürokratlarımız 1930 model olduklarından hâlâ kömür-çelik-tren dünyasînda yaşıyorlar. Savaşları toprak kazanma çabası zannediyorlar. 1980’lerden itibaren kömür-çelik-tren dünyasının bittiğini, petrol-finans dünyasına geçtiğimizi söyleyebiliriz. Elbette endüstri hâlâ var ama finansın tahakkümü altında. Nedir? Endüstri patronları uzun vadeli mikro-ekonomik mânâda kâr etmek yerine spekülatif kâr peşindeler. Bu durum, siyaseti baskılıyor. Emtiya borsalarında el değiştiren buğday ve petrol, gerçekten depolarda bulunan malın 50 katı iken 1930 model siyaset yapılmaz. Petrolün sayesinde finansallaşan ekonominin siyasetle ilişkisi 1930’lar gibi olamaz. Artık savaşlar da toprak sınırında değil kafaların içinde. Nedir? 15 Temmuz’da meclisi ve halkı bombalayan F-16’lar bizimdi. Ama içindeki pilotun beyni ve kalbi başka güçlerin elinde...

Algı operasyonu nedir?

Gerçekleri silip kendi menfaatlerine uygun yeni “gerçekler” üretenler kim? Biz neden yutuyoruz? Susarak yalan söylemek çok eski bir yöntem. Gerçeğin sadece bir kısmını gösterip halkı kandırmak, buz dağının görünen ucu. Sıkıntı derinde. Nedir? İnsan hafızası, güvenlik kameralarının kaydına benzemez. Bütün olayı “doğru” sırada hatırlamayız. Görüntü, ses ve kokular kalır hafızada. Çocukluk ve gençlik hatıralarımız gibi toplumsal hafıza da mermere kazınmış değildir. Halk, efsanelerle geçmişi ayakta tutar. Ama hangisini? Unutmak istediğimiz, korktuğumuz, utandığımız anlar silikleşir yahut “travma” damgasıyla abartılır. Algı operasyonları bunu kullanır. İnsanların hatıralarını tamamen silemezsiniz ama aralarındaki bağlantıları çözüp farklı yerlere bağlayabilirsiniz. Yeni bir “hikâye” alatabilirsiniz. CHP’lilerin önce “yaşasın darbe oluyor” diye ATM ve bakkallara koşması, ardından “müsamere” demesi bu bağlayıp çözmeye güzel bir örnek. Sadece Türkiye’de değil bütün dünyada...

Bir Dehanın İzleri – II.Abdülhamid Han, Talha Uğurluel

Medeni adam dostunu düşmanını tefrik etmemeli, her ikisine de aynı muameleyi yapmalı. Zira düşmanlara açıkça husumet göstermek akıl karı değildir. Dostlara da fazla güvenmek ahmaklıktan ileri gitmez, biz daima İngiltere’nin dostu görüneceğiz. Fakat onun hislerini, fikirlerini, siyasetini de bileceğiz. – Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı alabildiğince kışkırtan Gladstone’un İngiliz Müstemleke Nazırı iken Lordlar Kamarası’nda söyledikleri de İngilizlerin bu coğrafyadaki ince hesaplarını açıkça ortaya koyuyordu. O gün Gladstone eline Kur’an-ı Kerim’i alarak kabinedekilere göstermiş ve: “Eğer bu kitabı Türklerin elinden alamazsak onları asla yenemeyiz” demişti. – Abdülhamid Han, hayatına kasteden ve ölüm cezasına çarptırılan mahkûm ile bizzat görüşür. Hususi dairesine kabul ettiği Jorris ile saatlerce baş başa kalır. Ne konuşmuştur, neler sormuştur bunu kimse bilmiyor. Tahsin Paşa, ‘Avrupa’da ayrılıkçı Ermeniler aleyhine çalışmak üzere kendisine vazife verdi’ diyor. ...

TIRIŞKA 15 TEMMUZ

15 Temmuz bir tırışkadan ibaretmiş! Artık şundan kesin olarak eminim ki siz, bizden değilsiniz. Hiç bir zaman bizden biri olmadınız ve olmayacaksınız. Kimin çocuğu  olduğunuzu bilmiyoruz. Bildiğimiz şu ki siz bu toprakların çocukları değilsiniz! Nezaket, terbiye, adap ve edep konusunda eksikleriniz olduğunuzu biliyorduk lakin, bu kadar dibe vuracağınızı, bu kadar alçalacağınızı hiç tahmin etmemiştik doğrusu... Sözüm sizedir ey, 15 Temmuz Destanı'nı küçümseyen köşe yazarları... Sözüm sizedir ey, 15 Temmuz'un yıldönümünde yeniden meydanlara çıkan kahramanlara hakaretler yağdıran sosyal medya fareleri... Sizi saran bu hastalıklı öfkenin sebebi nedir söyleyin? 15 Temmuz gecesi darbecilere karşı verilen ölümcül mücadelenin hangi boyutu sizi rahatsız etti ki "Tüküreyim destanınıza!" diyebildiniz? Neydi sizi kedere boğan şey? Darbenin başarısız olması mı yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ölüm haberinin gelmemesi mi? Oynatın o çatallı dilinizi de sizi kahreden nedenleri...

YAZ

Sabırsız Yürek / Stefan Zweig Acımak iki yanı keskin bir bıçak gibidir; kullanmayı bilmeyen, elini ve özellikle kalbini ondan uzak tutmalıdır. Şanssızlık, insanı alıngan; sürekli acı ise adaletsiz kılar. Kişi ancak başkaları için bir değeri olduğunu anladığında varlığının anlamını önemini kavrayabiliyordu. Beklemek … Bir saniyede bir insan ölebilir, bir yazgı belli olabilir, bir dünya yıkılabilirdi….Daha ne kadar bekleyecektim? Başkası yapamıyor diye bir zevkten vazgeçmenin, başka biri mutsuz olduğu için bir mutluluğu kendine yasaklamanın bir anlamı olmadığını biliyordum. Yeryüzündeki acı ve felaketleri yalnızca düşünmenin bile, geceleri insanın uykusunun kaçması ve dudaklardaki gülümsemenin kaybolup gitmesi için yeterli olacağının bilincindeydim. Dünyevi bir acının tek bir biçimini bile gerçekten içinde duyumsayabilen biri, edindiği bu gizemli bilgi sayesinde, kendisine en yabancı ve görünüşte en anlamsız acıları bile anlamaya başlıyordu. Dünyada bir şeyi yarım söy...

HER YAZARDA BİR HİKAYE VARDIR

1. Georges Perec, ilk olarak 1969 yılında yayınlanan Kayboluş adlı romanını Fransızcanın en sık kullanılan sesli harfi “e”yi kullanmadan yazmıştır. 2. Mark Twain’in dünyaca ünlü kitabı Tom Sawyer’in Maceraları ise daktiloyla yazılmış ilk kitap olma özelliği taşımaktadır. 3. Efsaneler arasındaki yerini çoktan almış olan Sherlock serilerinin yazarı Conan Dolye’nin asıl mesleği doktorluktu. 4. Tolstoy tarafından kaleme alınan Savaş ve Barış, yazarın karısı tarafından yedi kez el yazısıyla yazılmak suretiyle kopyalanarak çoğaltılmıştır. 5. Güliverin Gezileri’nin yazarı Jonathan Swift, yazdığı kitapta gökbilimciler tarafından 100 yıl sonra keşfedilecek olan Mars gezegeninin iki uydusu Phobos ve Deimos hakkında bilgiler vermiştir. 6. Dostoyevski, Suç ve Ceza romanının ardından yayınevi ile yapmış olduğu anlaşmaya bağlı kalmak için Kumarbaz adlı romanını 25 gün gibi kısa bir sürede yazmıştır. 7. Vladimir Nabokov tarafından kaleme alınan Lolita kitabı, yazıldığı dönemde...

BAZI ÇOCUKLAR ÇUKULATADAN NEFRET EDER

Bütün çocuklar çikolata sever mi? Büyük markalar kârlarını arttırmak için çocukları köle olarak çalıştırıyor. Büyük firmalar güya “sorumlu” üretimi destekliyor ama gerçekte üreticiye öyle bir fiyat baskısı uyguluyorlar ki kölelik tek çare(!) Çikolata üreticileri 100 milyar $ civarında bir pazarı paylaşıyor. 2 milyondan fazla çocuk, bazen ailelerinden çalınarak köle yapılıyor. Çikolata için köle yapılan çocuklar, boylarından büyük tarım araçları ve pala gibi tehlikeli aletler kullanmak zorunda. Tabi okul vs imkânsız. Kanunların çikolata köleliğine engel olması zor. Zira bu sistem çocuklardan başka kimseye zarar vermiyor. Avrupa ve ABD memnun. Ayrıca milyarlarca dolar kâr eden küresel firmaların lobi (=rüşvet) kapasitesi çok yüksek. Zaten İsviçre veya Almanya fazla kızdırırsa Fransa’ya giderler. Dünya altın rezervlerinin %6’sına sahip olan Mali’de 15.000 çocuk köle var. Batı destekli hırsızların yönettiği ülkeler daima böyledir. Çözüm? Tüketicinin (varsa) vicdanı olabilir...

OYSA

...oysa bizim tek bilmek istediğimiz yoksulların neden yoksul oldukları. . sakın onların açlığı bizi doyuruyor ve çıplaklığı giydiriyor olmasın ! Eduardo Galeano ..

YETERKİ BİL

Afrika'da her sabah bir ceylan uyanır, en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini; yoksa öleceğini bilir. Afrika'da her sabah bir aslan uyanır, en yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa aç kalacağanı bilir. Aslan ya da ceylan olmanızın bir önemi yoktur. Yeter ki güneş doğduğunda koşmak zorunda olduğunuzu bilin. Afrika Atasözü ..

O KALIR

                                     Bazen sadece bize gösterilen neyse aklımızda o kalıyor. Televizyonda ne gösteriliyorsa  o ülkeyi.o sokağı.o insanı o şekilde  anımsıyoruz. Benim Afganistan denince aklıma gelen hep bu görüntülerdir AKLIMIZDA HEP BÖYLE KALMIŞKE BAZEN FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI AKLIMIZDA KALANI DEĞİŞTİREBİLİR MESELA BU VİDEO GİBİ

TARİH

Ebû'l-Kasım Zehravi Tıp dünyasının devrimcisi bir müslüman Dünya da ilk böbrek taşı ameliyatini yapan ve yüzlerce tıp aletini icad eden Tıp dünyasının efsanesi kaçınız biliyordunuz? Ahmed Bin Musa : ( 10. yüzyıl ) Sistem mühendisliğinin Öncüsü. Astronom ve Mekanikçi. Ali Bin Abbas : ( ? - 994 ) 1000 sene önce ilk kanser ameliyatını yapan bilim adamı. Kılcal damar sitemini ilk defa ortaya atan bilim adamıdır. Eski çağın en büyük hekimlerinden olan hipokratesin (Hipokrat) Doğum olayı görüşünü kökünden yıktı. Ali Bin İsa : ( 11. yüzyıl ) İlk defa göz hastalıkları hakkında eser veren müslüman bilim adamı. Ali Bin Rıdvan : ( ? - 1067 ) Batıya tedavi metodlarını öğreten islam alimi. Ali Kuşçu : ( ? - 1474 ) Ünlü Bir türk astronomi ve matematik bilginidir. Ammar : ( 11 yüzyıl ) İlk katarak ameliyatını kendine has biçimde yapan müslüman bilim adamı. Battani : ( 858 - 929 ) Dünyanın en meşhur 20 astrononumdan biri trigonometrinin mucidi, sinus ve kosinüs tabirlerini kullanan ilk bilg...

ABDAL

“Her gün ne kadar aptal olduğumu daha iyi anlıyorum. Aptal olmak normaldir. Ama ben 18 yaşındayken kendimi bir dâhi sanıyordum. Şimdi ise tam bir ahmak olduğumu fark ediyorum.” 1. “Deneyim, her türlü maddiyattan daha değerlidir.” 2. “Hayatınızda yapacağınız en önemli kariyer seçimi, eş seçiminizdir.” 3. “Parayla ilgili üç yetenek vardır: Onu kazanmak, elde tutmak ve büyütmek. Bunların üçü de birbirinden çok farklı yeteneklerdir.” 4. “Çocuk sahibi olmak korkunç bir şeydir. Ama çocuk sahibi olmak muhteşem bir şeydir.” 5. “Bu konudaki tüm bilimsel çalışmaları bir kenara bırakarak söyleyebilirim ki, sekiz saatlik bir uyku çok önemlidir.” 6. “Yiyip içtiklerinize dikkat edin ve her geçen yıl porsiyonlarınızı biraz daha küçültün. Yaş ilerledikçe ne kadar spor yaparsanız yapın bir faydası olmuyor.” 7. “İnsanların sizin hakkınızda ne düşündüğünü önemsememek için çaba sarf edin. Bu, benim için hâlâ çok zor ama öğreniyorum.” 8. “İletişim kurduğunuz herkesi sanki kendi çocuğunuzmuş ve yarı...

YAŞASIN AMERİKA

Veysi Baysal' DAN ALINTIIDIR ABD kızılderililerin topraklarına nasıl kondu? Kızılderililer nasıl insanlardı? Fotoğrafta Kızılderili kadınlar. ABD aynı zulmü Siyahderililere de yaptı. Zaten insanları siyah derili Kızılderili ve beyaz diye ayıran ilk ABD oldu. Daha önce sadece iyi ve kötü insanlar vardı. Okunması gereken güzel bir yazı. DOĞAR DOĞMAZ AĞZI KAPANAN ÇOCUKLAR.. Amerika Kıtasında Ekim ayının ikinci pazartesi "Kolomb Günü"dür. Şenliklerle, şölenlerle kutlanır.. Amerika üç gündür Kolomb Günü'nü kutluyor.. Bazı ülkelerde milyonlar çılgınca eğleniyor.. Peki kutlanan ne?.. *. *. * 1492 yılında Cenovalı kaşif Kristof Kolomb'un Nina, Pinta ve Santa Maria gemileri Amerika kıyılarına yanaştığında onları Arawak kızılderilileri karşıladı.. Kızılderililerin inancında Tanrılar sakallıydı ve denizden gelmişlerdi.. Sakallı istilacıları görünce onları doğaüstü sandılar.. Yüzerek selamladılar.. Mısır, patates ikram ettiler.. Atları, iş hayvanları, demir silahları yoktu...

PLAZZA PLAZZA

THE GEYIK Hayatını Plazada Sabit Maaş Uğruna Hiç Etmek Ekşisözlük yazarlarından Vladis tarafından yazılan bu yazı (kaynak) aslında hepimizin hayatından belli parçalar taşıyor. Ve bu nedenle ekşisözlük’ün en çok paylaşılanları arasına girdi bile. Buyrun o satırlar: 2011 yılına kadar toplumun bütün istediklerini yaptığım gibi askerlik sonrası iş hayatına da atılarak görevimi yerine getirdim. güzel bir lise iyi bir üniversite okumuş askerliğimi yapmış ve artık her gün tıraş olmaya ve hayatımın geri kalanını aynı günmüş gibi yaşamaya başlayabilirdim. her gün tarzım olmamasına rağmen 17. yüzyıldan kalma geleneklere göre giyinecektim. normalde hiç bir şekilde selam dahi vermeyeceğim insanlarla uzun bir süre sabah 9dan akşam 6’ya kadar görecektim. hatta bazılarının evine gidecek bazılarının düğününe gidecektim hatta hızımı alamayıp doğum yapan eşine çiçek gönderecek altın bile takacaktım. olm siz bana böyle bir şeyden bahsetseydiniz inanın bitirmezdim o okulu. 4 yıldan fazla zam...

ATMA HAMIDIYE ATMA

“ATMA HAMIDIYE ATMA, ŞAPKA da GİYECEĞUK, VERGI de VERECEĞUK” Osmanlı insanı, çok çeşitli başlıklar kullanırdı. Bunların en yaygını “kavuk” ve “külah”tı. Öyle zamanlar oldu ki; sadece saraydaki yüksek rütbeli subayların giydiği başlık çeşidi 43’e çıktı. Hükümet ve devlet görevlilerine ayrılan başlık sayısı ise 27 idi. Hiç kimse kendine ait olmayan renk ve şekilde bir başlığı başına koyamazdı. Sadrazamdan, kâtibe kadar herkesi başlıklarından tanımak mümkündü. (Bu, mezar taşlarına kadar yansıdı).Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıldığı tarihe kadar (1826) böyle devam etti. O tarihi takip eden günlerde, Akdeniz’de seferde bulunan Kaptan-ı Derya (Deniz Kuvvetleri Komutanı) Koca Hüsrev Paşa, Sultan İkinci Mahmud’un, Yeniçeri Ocağı’ndan geriye hiçbir alâmet ve kıyafet (âdetimizdir, öteden beri kılık kıyafetle uğraşmayı pek severiz) bırakmak istemediğini öğrenince, Tunus’tan bir miktar fes alıp tayfalarına giydirdi. İstanbul’a döndüğünde, subaylarıyla birlikte Padişah’ın huzuruna başında ...