Medeni adam dostunu düşmanını tefrik etmemeli, her ikisine de aynı
muameleyi yapmalı. Zira düşmanlara açıkça husumet göstermek akıl karı
değildir. Dostlara da fazla güvenmek ahmaklıktan ileri gitmez, biz daima
İngiltere’nin dostu görüneceğiz. Fakat onun hislerini, fikirlerini,
siyasetini de bileceğiz.
–
Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı alabildiğince kışkırtan
Gladstone’un İngiliz Müstemleke Nazırı iken Lordlar Kamarası’nda
söyledikleri de İngilizlerin bu coğrafyadaki ince hesaplarını açıkça
ortaya koyuyordu. O gün Gladstone eline Kur’an-ı Kerim’i alarak
kabinedekilere göstermiş ve: “Eğer bu kitabı Türklerin elinden alamazsak
onları asla yenemeyiz” demişti.
–
Abdülhamid Han, hayatına kasteden ve ölüm cezasına çarptırılan mahkûm
ile bizzat görüşür. Hususi dairesine kabul ettiği Jorris ile saatlerce
baş başa kalır. Ne konuşmuştur, neler sormuştur bunu kimse bilmiyor.
Tahsin Paşa, ‘Avrupa’da ayrılıkçı Ermeniler aleyhine çalışmak üzere
kendisine vazife verdi’ diyor. Acaba ona verilen görev sadece Ermeni
komitacılarla mı sınırlı kalmıştı, Avrupa’daki diğer devletler ve
onların istihbarat ağları ile ilgili de bir şeyler planlanmış olamaz
mıydı? Abdülhamid Han, bu uzun görüşme sonrasında yanına çağırdığı
yetkililerden beş yüz altın getirmelerini ister. Gelen para Abdülhamid
Han tarafından, kendisini öldürme girişiminde bulunan bu adama takdim
edilir. Padişah, ölüm cezasına çarptırılmış olan mahkúmun arka kapıdan
bırakılmasını ister. Herkes şaşkınlık içindedir. Abdülhamid Han’ın
yanındakiler, Jorris’in yıllarca Osmanlı hesabına Avrupa’da iş gördüğünü
ve ciddi faydalar sağladığını söylemişlerdir. Dehanın izleri burada da
kendisini göstermektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder