Ana içeriğe atla

ŞANS KADER ÖZGÜR İRADE

Yönetmenliğini Paul Haggis‘in yaptığı, baş rollerini Sandra Bullock, Don Cheadle ve Matt Dillon‘un paylaştığı Çarpışma adlı filmi işte bu yüzden unutamadım. Zira İnsan – Özgürlük – Zaman ilişkisini sorgulayan çok ilginç bir hikâye, daha doğrusu hikâyeler anlatıyor. Günlük kaygıların, maddî kazanç ve kayıpların kıskacında dinlemeye, anlamaya, sevmeye Zaman’ı olmayan İnsan’ın hikâyesi Çarpışma. Filmin tanıtımında söylendiği gibi: Yaşamın hızında hareket ederken birbirimize çarpmaya (çarpışmaya?) mahkûmuz.
Şans, Kader, Özgür İrade ve Zaman(3)Şans, Kader, Özgür İrade ve Zaman(3)Başlangıçta ırkçı ve cinsel taciz yapan bir polis memuru olarak karşımıza çıkıyor Matt Dillon. Sözlerinden ve yaptıklarından tiksiniyoruz. Sonraları diğer insanlar gibi bu polis memurunun da özel hayatına giriyoruz, onu sevmesek de tanımaya, anlamaya başlıyoruz. Hasta babası ve ciddi maddî sorunları olan bu ırkçı polis bir ara bir trafik kazasına tanık oluyor. Yanmakta olan ters dönmüş bir otomobilin içindeki zenci kadını kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye atıyor. Gerçek bir kahraman!
Filmde tekrar tekrar kullanılan bir “altyapı” bu. İyi sandığımız insanlar kötü davranabiliyor. Kötü diye etiketlediğimiz ya da dış görünüşü bize itici gelebilecek başka bazı insanlar ise gerçek birer kahraman olabiliyorlar yerine göre. Bütün bu dalgalanmalar abartısız, gerçekçi bir dille anlatılıyor ve hikâyeler bizim “küçük” hayatlarımızdan alınmış gibi adeta.
Çarpışma adlı bu film sadece hikâyesiyle değil ismi ile de tefekküre davet ediyor bizi. Hayat denen imtihanın karşımıza çıkardığı durumlar ve nefsimizin, iç dünyamızın aldığı halleri çarpışan bilardo toplarına benzetebilir miyiz? İnsan’ın eylemlerine hammadde olan umutlar, korkular, öfkeler, sevinçler, beklentiler birbirlerine çarparak yeni hareketler başlatan bilardo topları mıdır? Istakanın ilk vuruş açısını ve hızını bildiğimiz takdirde hangi topların hangi deliklere gireceğini kesin olarak öngörebilir yani “determine” edebilir miyiz?
Şans, Kader, Özgür İrade ve Zaman(3)Şans, Kader, Özgür İrade ve Zaman(3)
Bunu iddia etmek için “umutlar, korkular, öfkeler, sevinçler, beklentiler” diye sıraladığımız duyguların hayatın her döneminde birbirinin aynı olması gerekir. Bir başka deyişle sebep-sonuç zincirleriyle bağlanmak üzere Ben’i BEN yapan her mânânın bu kelimelere hapsedilebilir olması gerekir. Ama bu da yetmez! Dahası üzüntü, sevinç, aşk, nefret gibi duyguların her insan için aynı biçimde, aynı yoğunlukta ve şiddette yaşanması gerekir!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TESADÜF

Bazen herşeyi tesadüf deyip geçiştiriyoruz,oysa hayatta hiçbirşey tesadüf değildir.Herşeyin bir hesabı vardır,onuda yaratan,yapan bellidir zaten.

DİNGİNLİK

BAZEN BIRAK BİR YAPRAK GİBİ KENDİNİ SULARIN KOYNUNA ALIP GÖTÜRÜR SENİ BİLİNMEYEN ÖTELERE

Bir Dehanın İzleri – II.Abdülhamid Han, Talha Uğurluel

Medeni adam dostunu düşmanını tefrik etmemeli, her ikisine de aynı muameleyi yapmalı. Zira düşmanlara açıkça husumet göstermek akıl karı değildir. Dostlara da fazla güvenmek ahmaklıktan ileri gitmez, biz daima İngiltere’nin dostu görüneceğiz. Fakat onun hislerini, fikirlerini, siyasetini de bileceğiz. – Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı alabildiğince kışkırtan Gladstone’un İngiliz Müstemleke Nazırı iken Lordlar Kamarası’nda söyledikleri de İngilizlerin bu coğrafyadaki ince hesaplarını açıkça ortaya koyuyordu. O gün Gladstone eline Kur’an-ı Kerim’i alarak kabinedekilere göstermiş ve: “Eğer bu kitabı Türklerin elinden alamazsak onları asla yenemeyiz” demişti. – Abdülhamid Han, hayatına kasteden ve ölüm cezasına çarptırılan mahkûm ile bizzat görüşür. Hususi dairesine kabul ettiği Jorris ile saatlerce baş başa kalır. Ne konuşmuştur, neler sormuştur bunu kimse bilmiyor. Tahsin Paşa, ‘Avrupa’da ayrılıkçı Ermeniler aleyhine çalışmak üzere kendisine vazife verdi’ diyor. ...