Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KIRMIZI ARABA

GANDHİ

Gandhi “Batı medeniyeti hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sorulması üzerine “İyi fikir, yapsanız iyi olur.” demiş.

GÜLÜMSE

PETRO-DOLAR AFORİZMALARI

Petro-dolar Aforizmaları Petrol sıradan bir emtia olmadığı gibi Amerikan doları da sıradan bir para birimi değildir. Petrol ticaretinin dolarla yapılması bu paranın değerini yapay olarak yükseltir. ABD’nin bütün zayıflıklarına rağmen petrolün dolar cinsinden fiyatlanması, doların rezerv para olmasının en güçlü dayanağıdır. Dolar dışında bir parayla veya takasla petrol ticareti yapmaya kalkan ülkeler “terörist” ilân edilir; darbe ve işgâl dâhil her yol denenir. Uzun yıllar ABD’nin “dost ve müttefiki” olan Saddam ve Kaddafi’nin bir gecede “terörist” olması da petrolle ilgilidir. Çünkü petrolün fiyatı yapay krizler ve savaşlarla yükseltilir. Ham petrolün varili 1972’de 1,90$, 1981’de 34$ ve 2008’de 140$ oldu. Bu yüzden petrol fiyatındaki oynamalar kesinlikle üretim maliyeti veya rezervlerin tükenmesiyle açıklanamaz. Zaten petrol rezervlerinin bitmek üzere olduğu da koca bir yalandır. Sürekli yeni kaynaklar bulunuyor ve eski kuyuların sadece %33’ü kul...

BÜYÜK DEVLET AFORİZMALARI

Adam isyan ediyor: “Sınırımızın dibinde Türkmenler katlediliyor; büyük devlet buna izin verir mi?” Evlâdım senin büyük devletin Osmanlıydı. Yıkıldı. Osmanlı toprağındaki her katliamda ilk defa oluyormuş gibi zıplayanlara hayret ediyorum. Bosna, Libya, Cezayir, Filistin, Suriye… Zulüm 24 saat önce başlamadı. Zulüm 100 yaşında. Osmanlı yıkıldı ve hepimiz enkaz altında kaldık; Türkmenlere, Boşnaklara “soydaş” vs deme, onlar senin vatandaşın! 1ci dünya savaşından 5 sene evvel Londra kontrolünde bir damla petrol yokken adamlar donanmayı kömürden dizele çevirdiler. Manyak mı bunlar? Bosna’ya, Filistin’e, Libya’ya ağlıyorsun ya; Osmanlıyı yıkan zalimlerin yüzüne tükürmen lazım ama sen her sabah çocuğunu Atatürk’e tapılan bir okula yolluyorsun! “Vatan bölünmez” diye çığlıklar atıyorsun, vatan paramparça haberin yok: Kudüs’ü, dünya petrolünün %60’ını ve Süveyş kanalını almışlar elinden. Türkmenleri bombalamak için İstanbul’dan rahat rahat geçen Rus gemisine şaşırmıyorsun; bomb...

TARAFSIZLIK

Bir çocuk ölürken fotoğraf çekebilen sen artık insan değilsin!   Fotoğrafçının İğrenç Tarafsızlığı İnanılmaz bir hızla yayılan zulüm fotoğraflarına şaşıranlardan mısınız? Eli kolu kopmuş insanlar, yıkılmış binalar, ağlayan anne-babalar… Bunları ilk defa görseydik anlamlı olabilirdi. Ama her gün yüzlercesi gözümüzün önünden geçip giderken kanıksamaktan başka ne yapabiliriz? Başkalarının olağanüstü acılarının olağanlaşması, normalleşmesi de başlı başına bir zulüm değil mi? Fotoğrafçılar, gazeteciler hatta sosyal medyada takip ettiğimiz arkadaşlar bu yeni zulmün suç ortağı oluyor ve bizi de suçlarına ortak ediyorlar. Savaş fotoğrafı sadece konusu olan suçu değil « görevini » yapan fotoğrafçının iğrenç tarafsızlığını da dünyaya yayıyor . Açlıktan ölenlerin, savaştan kaçanların 2500 piksellik “high resolution” fotoğraflarını iPad ve cep telefonu ekranında görünce adeta oraya kadar gidip bakmış ve omuz silkip dönmüş gibi hissediyoruz kendimizi. Ardından başka fo...

ŞANS KADER ÖZGÜR İRADE

Yönetmenliğini Paul Haggis ‘in yaptığı, baş rollerini Sandra Bullock , Don Cheadle ve Matt Dillon ‘un paylaştığı Çarpışma adlı filmi işte bu yüzden unutamadım. Zira İnsan – Özgürlük – Zaman ilişkisini sorgulayan çok ilginç bir hikâye, daha doğrusu hikâyeler anlatıyor. Günlük kaygıların, maddî kazanç ve kayıpların kıskacında dinlemeye, anlamaya, sevmeye Zaman’ı olmayan İnsan’ın hikâyesi Çarpışma . Filmin tanıtımında söylendiği gibi: Yaşamın hızında hareket ederken birbirimize çarpmaya (çarpışmaya?) mahkûmuz. Başlangıçta ırkçı ve cinsel taciz yapan bir polis memuru olarak karşımıza çıkıyor Matt Dillon. Sözlerinden ve yaptıklarından tiksiniyoruz. Sonraları diğer insanlar gibi bu polis memurunun da özel hayatına giriyoruz, onu sevmesek de tanımaya, anlamaya başlıyoruz. Hasta babası ve ciddi maddî sorunları olan bu ırkçı polis bir ara bir trafik kazasına tanık oluyor. Yanmakta olan ters dönmüş bir otomobilin içindeki zenci kadını kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye atı...

DERİN TARİF

Birer kız çocuğu olan iki anne sohbete başlamışlar: – Eee sizin kızdan naber? – Valla işte ne olsun biliyorsunuz, işe girdi geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Sonra hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu çok sevmiş her işi ona veriyormuş. Derken Ankara seyahatleri başladı. Patron nereye bizimki oraya. Sonra Paris seyahatleri filan en sonunda bu iş böyle olmayacak dediler, patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım. Ee, peki sizin ki ne alemde? – Valla bizim kız da kötü yola düştü ama ben sizin kadar güzel anlatamıyorum

ÖLÜM KORKUSU

Bir gün 24 saat değil: 8 saatlik uyku, iş, okul, yemek, duş vs mecburi faaliyetleri sayarsanız özgürce yaşadığınız 3-4 saatiniz var sadece. Eviniz uzaksa günde 2-3 saatinizi yolda harcıyorsunuz. Ailenizle olmak, kitap okumak ve ölüme hazırlanmak için günde sadece 1 saatiniz var. Bir futbol maçı 1,5 saat sürüyor. Sünnetleri ve tesbihat ile bir günlük namaz ise 1 saat. Özgürlüğünüzü yaşamak için tek bir saat. Her gün insanca (=özgürce) yaşamak için en fazla 4 saatimiz olmasına rağmen bu süreyi televizyon seyrederek israf etmemiz büyük kayıp. TV’de “Haberleri” seyredip haber almak isterken kendi hayatımızı ıskalıyoruz. Çünkü ne kadar çok seyredersek o kadar az yaşıyoruz. Bizi izlemeye devam edin.. Başbakandan tokat gibi cevap… O sanatçıdan ŞOK tepki.. Başkalarının dedikodusu dışında ne var TV’de?  Evet, Türk halkının günde ortalama 4 saat TV seyretmesinin gerçek sebebi kalplerdeki ölüm korkusudur.  Çünkü öleceğini unutmak isteyen insanlar başkalarının hayatlarını ...