Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KUŞ KONMAZ CAMİİ

Mimar Sinan’ın şaheseri cami, kuzey ve güneyden gelen rüzgârların kesiştiği bir noktada olduğu için kuşlar camiye yaklaşmıyor. Üsküdar sahilini süsleyen tarihi Kuşkonmaz Camii, hikayesiyle de dikkat çekiyor. Gerçek ismi Şemsi Paşa olan camiyi diğer camilerden farklı kılan ise "çılgın projesi." 1500’lü yıllarda yaşamış olan Şemsi Paşa’nın Mimar Sinan ’a yaptırdığı camiye kuşlar yaklaşamıyor. Şemsi Paşa’nın “Üzerinde kuşların uçmayacağı bir yer var mıdır?” sorusu üzerine ilmi ve mimari dehasını kullanan Mimar Sinan, Üsküdar’a kuşların konmadığı bir cami inşa etmiş. Caminin yapımından önce bir araştırma yapan Mimar Sinan, Üsküdar’da kuzeyden ve güneyden gelen rüzgârların kesiştiği bir nokta bulunca caminin yapılacağı yer de ortaya çıkmış. Kuzey ve güneyden gelen rüzgarların kesiştiği, dalgaların kıyıyı dövdüğü bir noktada çıkan titreşim seslerinden kuşların rahatsız olacağını düşünen Mimar Sinan, sahilin kıyısındaki yeri tespit etmiş ve böylelikle caminin yapımın...

VERME HAKKI

Verme hakkı “Neden küçük çocuklar yaptıkları resimleri büyüklere vermeyi bu kadar çok severler? Bir sevgi bağı oluşturmak? İçlerinden, kalplerinin derinliklerinden gelen o nesneyi vererek bir başka insanı mutlu etmek? Vermek en başta vereni mutlu eder. Zira vererek insan kendi büyüklüğünü, güzelliğini, gönül zenginliğini yaşar.” (1) Sokakta yaşayan çocuklar üzerine sayısız rapor var. Bu raporlar genellikle çocukların sorunları üzerine odaklandıklarından gerçekte önemli olanı gözden kaçırıyorlar: Bunlardan biri olan UNICEF ‘in 2005’te yayınladığı bir rapora göre dünyada 100 milyondan fazla çocuk sokakta yaşıyor. Yaşamak için çalıyor ve fuhuş yapıyorlar, bu hayata tahammül etmek için ise uyuşturucu kullanıyorlar. Bu çocukların % şu kadarı 15 yaşına gelmeden ölecek, % şu kadarı 18 yaşına gelmeden hapse girecek, … Peki ya kurtulanlar? Onlar nasıl çıkıyorlar bu sefalet-fuhuş-uyuşturucu girdabında...

BİNLERCE ÖLÜM

BİR ŞEHİRİ DOLDURACAK KADAR CESET Arakan’da bulunan gazetecilerden Türkiye gazetesi muhabiri Osman Sağırlı da, işi gereği 110 ülke dolaştığını ve dünyada görmediği mülteci kampının kalmadığını anlatarak şöyle konuştu: “ Gördüğüm ölülerin sayısını toplasanız bir şehir mezarlığı dolar ama böyle zulüm görmedim. Arakan'da katliam yok diyorlar. Ben rakamlarla bir şey söyleyeyim. Burma’nın yüz ölçümü 657 bin kilometrekare ve nüfus 48 milyon. Bangladeş’inki ise 144 bin kilometrekare ve nüfus 145 milyon. Aklı başında insanın düşünmesi lazım madem bu ülkede katliam yok böyle anormal bir göç olur mu. ” HERŞEY BİR YALAN HABERLE BAŞLADI Arakan'da şu ana kadar 4 bin Müslüman yakılarak ya da vurularak öldürüldü. 8 bin Müslüman'dan ise haber alınamıyor. Ve dünyanın hiç sesi çıkmaz,en ufak olayda kıyamet koparan batı medyasında ses yok, budizmi sevimli gösterip çakralarını aç,metitasyon yap kendine gel yalanlarıyla yaşıyanlarkör olmuş milyonlarca insan ses çıkarmad...

CUMHURİYET BİR TARİH DEĞİLDİR

Bir 29 Ekimi daha tipik taşra politikacılarına mahsus itiş kakış içinde idrak ettik. Kimisi Kaleye bayrak asılı asılmadığından kimisi de yeterince canlı kutlanmadığından şekvacı oldu. Çalgı çengi olmamasının sebebi hikmeti malum; 21. yy’da hala işçisinin can güvenliğini koruyup kollayamayan bir devletin efradıyız biz. Böyle bir devlet Cumhuriyetle yönetilse ne çıkar, muhtarlıkla yönetilse ne çıkar. Şimdi sırada 10 Kasım var; muhtemelen yine samimiyetler sınanacak, İzmirliler Ata’nın silüetini oluşturmak için beş on bin kişi toplayacak falan filan. Bazen kendime ‘yanlış algılayabiliyor olabilir miyim’ diye soruyorum. Hatta bu minval üzre bir yazı dahi yazmıştım. İddiam hala değişmedi ve düşüncem şudur ki, Kemalizm’in geçirdiği evreler birebir bir dinin tesisiyle örtüşmekte. Bu ülkedeki elitlerin ve bürokratik oligarşinin züppeliğini ben öteden beri İsevilerin kolaycılığına benzetmişimdir. Onlar da ‘Mesih çekilecek acıları çekti, bize acı bırakmadı’ yollu kolaycılığa saparl...

YAŞIM HEP 19

İNSAN HİSSETTİĞİ YAŞTADIR

SABAH SABAH

Sabah sabah erken uyanmak,sahilde dingin bir hava,denizde kıpırtı yok sanki daha uyanmamış,güneş birazdan geliyorum sen bekle der gibi,sessiz sakin insan sesi yok. biraz kulak kabartsan kalp atışlarını duyacaksın yanindakinin yanımdaki kimmi tabi yol arkadaşım öbür yanım,sessizliğin içinde birbirimize bakıp kendimizi dinliyoruz,az sonra toprağın en çok sevdiği yağmur başlıyor,damlaların acelesi yok yavaşça süzülüp yere düşüyor.Sonra sabah çayı dem yeni oturmuş yağmur eşliğinde sessiz sakin dingin bir sabah, esinti bile yok rüzgar bile uğramamış bugün sahile içimizi ısıtan sıcak çay ve sevgimiz

SEN HEP MUTLU OL

HER ZAMAN MUTLU OL BEN SENİ HİÇ UNUTMAYACAĞIM.NUR İÇİNDE YAT.

BİLİM BİZDEDE VAR

Akşemseddin Asıl adı Şemseddin Muhammed b. Hamza'dır. Ancak sakal ve bıyığının ak olması ve beyaz elbiseler giymesinden dolayı Akşemseddin olarak anılmaktadır. Şam'da doğmuş ve küçük yaşta Anadolu'ya gelerek Amasya'nın bir kazasına yerleşmiştir. Genç yaşta çeşitli ilimler konusunda başarılar elde etmiş ve iyi bir tıp tahsili yapmıştır. Tıp alanında derin araştırmalar yapmış olan Akşemseddin, "Hastalıkların insanlarda birer birer ortaya çıktığını sanmak yanlıştır. Hastalıklar insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma gözle görülmeyecek kadar küçük fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur." diyerek bundan beşyüz sene önce mikrobun tarifini yapmıştır . Onun bu açıklamaları yaptığı dönem, mikropları ilk olarak tanıtan İtalyan hekim Fracastor'dan yaklaşık yüz sene öncedir. Böyle bir ilke imza atan Akşemseddin, tıp tarihinde önemli bir yere sahiptir. Sultan II. Murat ve II. Mehmet'e çok yakın olan Akşemseddin, yaptığı ilaçlarla saray ...

MİNİ HİKAYE

O gün gökyüzünde şimşekler çakıyor, yağmur bardaktan boşanırcasına  yağıyordu. Küçük kız her sabah olduğu gibi annesinin sesiyle uyanmış, kahvaltısını etmiş ve okuluna gitmek üzere yola çıkmıştı. Ancak şimşekler birbirinin peşi sıra o kadar gürültüyle çakıyordu ki, küçük kızın annesinin içini bir endişe kaplamıştı. Anne: “Yavrum bu havada yolda yürürken korkmasın” diye düşündü. Sırtına bir şey geçirdi ve sokağa fırladı. Okul yolunda kızını aramaya başladı… Derken bir de baktı ki, kızı az ileride minik adımlarla yürüyor, şimşek çaktığı anda durup gökyüzüne bakarak gülümsüyordu. Anne kızının bu davranışına pek bir anlam veremedi; meraklandı. Yanına yaklaşıp sordu: “Yavrum, hiç korkmadın mı bu havada yalnız  yürümekten? Hem ne zaman şimşek çaksa durup yukarı bakarak öyle ne yapıyorsun?” Küçük kız cevap verdi: “Gülümsüyorum… Çünkü Allah fotoğrafımı çekiyor.”(ALINTIDIR)  

BIRAKIN ÇOCUKLAR ÇOCUK KALSIN

Son dönemde ‘Çocuk kafası Çocuk modası’ sloganıyla reklamları yapılan Koton firmasının çocuk kıyafet tanıtımı, Pedagoji Derneği’nin tepkisiyle karşılaştı. Çocukların yetişkin kadın ve erkekler gibi giydirilmesi, kız çocuklarının ağır makyajlı ve kadınsı halleri,  çocukların  ’moda’ algısıyla ayrıcalıklı olabileceği empozesi, derneğe bağlı uzmanların tepkisini çekti. Pedagoji Derneği Genel Başkanı Mehmet Teber, yayınladıkları bildirinin ardından verdiği röportajda; ”Koton reklamı masum çocukları bir yetişkin gibi lanse ediyor. Çocukları birer yetişkin kıyafeti içerisinde sunarak, yetişkin edalarını onlara takarak kötü örnek oluşturuyor” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Çocukların çocuk kalmaya ihtiyacı var. Özellikle kız çocuklarına yapılan yoğun makyaj, kadınsı kıyafetler çocuk bedeninin bir yetişkin gibi algılanmasına yol açar. Bu durum da pedofiliye zemin hazırlar. Çocukların çocuksuluğunu korumak hepimizin görevi.”

SİTEM

Farkındayım belki mutsuz belki huysuz belkide sabırsız geliyorum insanlara.Ama asıl olan artık 40 yaşındayım kendimi zamansız hissediyorum.beni fazla sevmeyip yüzüme gülüp benimde onlara gülümsemeye zaman ayırdığım.Benden hoşlanmayan insanları memnun etmeye harcadığım zamanlara.Ömrümü sevdiklerimle değil hunharca beni çalıştırıp sonrada yüzüne gülmek zorunda olduğum insanlara.Bana laf sokup sonrada canım cicim dediklerinde onlara sabretmeye çalışmaya Bir iltifatı bile çok görüp seni seviyormuş gibi görünenlere artık  vaktim yok kusura bakmayın en önemliside sevgimi ve hayatımın bir parçasını haketmeyen insanlara bende sabır yok artık!!

ELENİ

Eleni Resimlerimize bakıyorum da yüzün renksiz , nasılda yorulmuşşun , gitmek için acele ettin. Acı dolu gözlerin , gökyüzünde iki bulut gibi acaba nereye gidiyorlar ? nereye seyahat ediyorlaR ? Eleni ,gittiğin o yerde mutlu olmaya bak, beyaz bir sayfaya limon sarısı gözyaşlarıyla sarı bir mürekkeple yazıldı kaderin bu kürede. o öğleden sonralarını hatırlıyorum da çıt çıkarmadan yanımda otururdun, sadece bana bakıp gülümsüyordun, sana bu şarkıyı gönderiyorum, beni unutma ve daima gülümse, Eleni gittiğin yerde mutlu ol , beyaz bir sayfaya limon sarısı gözyaşlarıyla sarı bir mürekkeple yazıldı kaderin bu kürede.

KARDEŞ VE ARKADAŞ

MUTLULUK

27/08/2000 NİCE SENELERE

KADINLAR SUSARAK GİDER

CEMAL SÜREYA

Bİ GÜL

HAYAL ET

Hayal ettiğin herşey aslında senin için gerçektir.Canım kızım

tek kamera

Selfie

SADECE SÖZ

BAATTİN

Έρωτά μου αγιάτρευτε – Çaresiz Aşkım »

Çaresiz aşkım Çaresiz aşkım ve büyük kederim Güzel tarihim(geçmişim) Hayatımın sonu Aşkım, aşkım, aşkım Sadece sen beni yönetiyorsun Sen başka birşeysin Kalbimde Damarlarımda akıyorsun Garip aşkım Senden uzak yapamıyorum Seni kaybedersem Ölmeyi tercih ederim Aşkım, aşkım, aşkım Sen başka birşeysin Damarlarımda akıyorsun

BİR AH DE YETER

BABA OLMAK

Yıllar oldu biri bana süpriz yapmayalı,Babalar gününde yapılan süprize çok sevindim,eşime,kızıma,ogluma, çok teşekkür ediyorum,sizleri çok seviyorum.