Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HERŞEYİN FİYATI

ÖTELEMEK

NAZIM HİKMET EŞİ PİRAYE VE KEMAL TAHİR HAPİSHANE HATIRASI

YAŞIYORSUN

HÜZÜNLÜ HİKAYE

Değerli hayat

BELKİDE

Yanık

Bazen geri çekilmek lazım başkalarını kurtarmak için

ÇARESİZLİK

İYİLİK

İyiliğin farkında olmak, iyilik yapmak,sevgiyle bakmak,sevgiyle muamele etmek zor olmasa gerek aynaya bakınca ne görüyoruz acaba,insanmı onun kılığında gezen nefes alıp yaşayan bir varlıkmı insan iyilik yapınca aslında kendine iyilik yapıyor ruhunu ancak iyilik yaparak beslersin.

GERİMİ GİDİYORUZ

Birûni 27 yaşındayken 18 yaşındaki İbn-i Sina’yla yazılı bir münakaşaya giriyor. Konu nedir biliyor musunuz? “Işığın sürati ölçüsüz müdür yani lâ mütenahi midir, yoksa zamanla ölçülebilir mi?” Ne müthiş bir şey değil mi! Böyle bir şey bugünün Türkiye’sinde bile olmaz. Fuat Sezgin 

Bİ ARA

ADALET

Suçunu itiraf ettin diyen hakime Mahmud el ahmedi dediki; bana elektrikli işkence aleti ver,sana 20 tane enver sedatı öldürdüğünü itiraf  ETTİREYİM. Bize mısıra 20 yıl yetecek elektrik verdiler

Cem Karaca'sız 15 yıl oldu

Türkiye'nin en özgün sesine ve stiline sahip şarkıcılarından, Anadolu Rock müziğinin Barış Manço, Erkin Koray ve Fikret Kızılok'la 4 öncüsünden birisi sayılan Cem Karaca, ölümünün 15. yılında anılıyor.Kendisini "Anadolu Rock Ozanı" olarak tanımlayan Cem Karaca, asıl adı Irma Felekyan olan Ermeni asıllı opera ve tiyatro sanatçısı Toto Karaca ile tiyatro sanatçısı Azeri Mehmet İbrahim Karaca'nın çocuğu olarak, 5 Nisan 1945'te İstanbul'da dünyaya geldi. 6 yaşında müziğe başladı Karaca çifti, tek çocuklarına, "Muhtar Cem" adını verdi. Cem Karaca'nın müzik eğitimi, yeteneğini fark eden annesi sayesinde henüz 6 yaşındayken başladı. 6-7 Eylül olayları, tüm azınlık yurttaşları olduğu gibi Toto-Mehmet Karaca'nın Bakırköy'deki evinde de derinden hissedildi. Olaylar durulduktan sonra Cem Karaca, Türkiye'nin önemli okullarından Robert Koleji'ne kaydoldu. Buraların müziğini yap Baba Mehmet Karaca ise "Hariciyeci" olmasını i...

AYDINLIK

AYDINLIK Hiçbir vakit tam karanlık değil gece. Kendimde denemişim ben, Kulak ver, dinle. Her acının sonunda açık bir pencere vardır, Aydınlık bir pencere. Hayal edilecek bir şey vardır, Yerine getirilecek bir istek, Doyurulacak açlık, Cömert bir yürek, Uzanmış açık bir el, Canlı canlı bakan gözler vardır. Bir yaşam vardır yaşam Bölüşülmeye hazır. Paul Eluard ( 1895 - 1952 )

ZAMAN GELİP GEÇERKEN BAŞKA EKMEK YOKMU

" Ya ölmez   de yaşar sam!  Upuzun   bir hayat olursa   önümde!.. Her   dakikasını yüzyıl   gibi yaşardım,   bir anını   bile boşa harcamaz,   değerini   bilirdim. "   Dostoyevski ,   ölüme mahkum   roman   kahramanını böyle konuşturur. Dostoyevski'nin kendisi de idamına sayılı saatler kala affedilmiş biridir. O bekleyiş içerisinde zamanın nasıl "genişlediği"ni ve her dakikanın ayrı bir değer kazandığını bizzat tecrübe etmiştir... Aslında her insan "ölüme mahkum " bir varlıktır ama bu hakikatten uzak yaşamayı seçer. Sonuç? Dakikalar ne kelime! Saatler, günler, haftalar, hatta mevsimler doğru düzgün boşa geçer. Üstelik günümüz insanı için durum biraz daha farklı. Zihnimiz," mecburiyetler   prangası "nın dışına çıktığında ne yapacağını şaşırıyor.  Zamanın farkındalığı  denen şey varoluşun hikmetine açılan bir kapı olmaktan çıktı, artık endişeler içinde kavrularak yaşamak anlamını taşıyor. *** Babalar ...

KISSADAN HİSSE ÇIKARMAK

Vakti zamanında padişahın biri, ülkenin ileri gelen kahinlerini çağırmış. Demiş ki, “ben rüyamı kaybettim. Onu bulun. Yoksa hepinizin kellesini alırım.” Kahinler korkmuş, bunun imkansız olduğunu anlatmaya çalışmışlar ama padişah ikna olmamış. Şehirde bir şeyh varmış. Çevresi onun ‘evliya’ olduğuna inanırmış. Kahinler kapısını çalmış. “Hazret, padişahımızın bir buyruğu var. Rüya görüyormuş ama rüyasını kaybetmiş. Eğer onu bulmazsak hepimizin kellesi gidecek. Bize yardım et de rüyayı bulalım” demişler. Şeyh demiş ki, “ben bu işlerle uğraşmıyorum. Derdinize çare bulamam.” Kahinler ağlamış, yalvarmış. Bunun üzerine şeyh kabul etmiş. Ormanda bir mağaraya çekilmiş. Dua etmiş, tefekkür etmiş, Allah’tan yardım istemiş. İki gün sonra mağaraya bir yılan gelmiş. Şeyhe demiş ki, “Allah dualarına icabet etti, beni sana gönderdi. Padişaha git de ki, rüyasında kurt gördü. Kurt dünya malına tamah etmektir, bozulmaya delalet eder. Ülkenizdeki halk bozulmuş. Padişah vergileri iki katına çıkarsın. ...

FEMİNİZM

Ne değildir? Kadın haklarının savunulması değil. Nedir? Kadınların meşru hak taleplerinin önündeki en büyük engel. Neden? Feminizm, hak arayışı kisvesine bürünmüş bir çatışma kültü ve kültürüdür. İyi/kötü ayrımı yapmaksızın kadınla erkek arasında kevnî/ontolojik bir mücadele olduğuna iman eder. Feminizm, kendi öfkesinden beslenen, yedikçe acıktıran bir fikir hastalığıdır. Kadının cinsiyet kimliğine sıkıştırılması ve insanlıktan kovulup şeyleştirilmesi, kadını hak sahibi olma mertebesini kaybettirir. Oysa kadınlık ve erkeklik, cevher değil ârâzdır. “Erkek hakkı, kadın hakkı” olmaz; bu “sarışın hakkı, şişman hakkı” gibi muhaldir. Feminizm tarihi, ârâzları cevher zannedenlerin hamakatıyla doludur. İnsan haklarından kopartılmış bir “kadın hakları” iddiası, ancak feminizm gibi, sömürüye açık ideolojiler doğurur. Nereden çıktı? 2ci dünya savaşı sırasında cephedeki erkeklerin fabrikalarda boş bıraktığı yerleri doldurmak gerekiyordu. Kadınların erk...

SADECE BİR FİLM

Kefernahum - Nadine Labaki'nin yazıp yönettiği Kefernahum, resmi bir doğum belgesi bulunmadığı için 12 yaşında olduğu adli tetkikler sonucu ortaya konabilen Beyrutlu bir gencin, yoksulluk ve şiddet ortamında var olma mücadelesini ele alıyor.

ASLINI KAYBETMEK

Urfa’dayken, sıra gecesi konusunda yeni şeyler öğrendim. “Sana gerçek sıra gecesi nasıl olur? onu gösterelim” dedi oradaki dostlar. Tarihi bir mekana gittik. Çok sayıda üniversitede hocalar, şairler, yazarlar, esnaf, iş adamı, bürokrat oradaydı. Konuklar sayesinde son derece nitelikli, verimli, faydalı bir sohbet oldu. İslam düşünce tarihi konusunda işin uzmanına sorular sorduk. Osmanlı tarihçisi hocamız bilmediğimiz şeyler anlattı. Bir esnaf arkadaşımız yaşadığı ekonomik sıkıntılardan bahsetti. Bürokratlar değişen ilişkileri, sorunları dillendirdi. Ve gazelhanlar arada duruma müdahale edip, şehrin en güzel gazellerini, türkülerini okudular. Yemekler yendi, çaylar içildi ve sıra gecesinin gerçeğini o gün tam olarak anladım. SIRA GECESİ YANLIŞ TANITILIYOR Şehrin önemli entelektüellerinden ve aktörlerinden biri olan yazar Cuma Ağaç anlattı: “Sıra gecesi esnaf ve sanatkarımızın ahilik geleneğine dayanan bir dayanışma gecesidir aslında. Bu ortam bir kültür ve eğitim ortamıdır. Soh...