Ana içeriğe atla

AŞK MAHAL

300 yıl önce, Hindistan’ da Shah Jahan adlı bir imparator yaşardı. Büyük bir aşkla bağlandığı en gözde eşi çok güzel ve akıllıydı, danışmanlığını yapıyordu ve en sadık arkadaşıydı. Adı Mumtazi Mahal’di ve bu kısaltılarak Taç Mahal oldu. Sarayın gururu anlamına gelmekteydi.

1630 yılında imparatorun sevgili eşi öldü. İmparator öylesine üzüldü ki, tahtını bırakmaya karar verdi. Karısına duyduğu sevginin hatırasına dünyada görülmüş en güzel mezarı yaptırmaya karar verdi.

Hindistan, Türkiye, İran ve Arabistan’dan en iyi sanatçıları ve mimarları çağırdı ve sonunda plan tamamlandı. 20.000 kişinin çalışmasıyla 18 yılın üzerinde bir zaman süresinde tamamlanan Taç Mahal, dünyadaki en muhteşem yapılarından biridir. 29 metre büyüklüğünde 6,7 metre yüksekliğinde bir platform üzerinde yer alır. Minareler, kuleler dört bir tarafından yükselir. Taç Mahal 61 metrelik yüksekliğiyle havada süzülür. Beyaz mermerden yapılmış ve sekiz köşelidir. Ve 12 çeşit yarı değerli taşla çiçekler işlenmiş, ayrıca siyah mermerle Kuran’dan sureler konulmuştur.

İnşaat malzemeleri Arabistan, Mısır, Tibet ve Hindistan’ın dabulunduğu değişik ülkelerden gelmiştir.
Hükümdar, mezarı, nehrin diğer yakasında ve gümüş bir köprüyle bağlı siyah mermerden inşa etmeyi düşünmüştür. Fakat oğlu daha yapı tamamlanmadan onu, hayatının geri kalanını geçireceği yer olan hapse attırdığı için, sevgili eşinin türbesine sadece uzaktan bakabilmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TESADÜF

Bazen herşeyi tesadüf deyip geçiştiriyoruz,oysa hayatta hiçbirşey tesadüf değildir.Herşeyin bir hesabı vardır,onuda yaratan,yapan bellidir zaten.

DİNGİNLİK

BAZEN BIRAK BİR YAPRAK GİBİ KENDİNİ SULARIN KOYNUNA ALIP GÖTÜRÜR SENİ BİLİNMEYEN ÖTELERE

Bir Dehanın İzleri – II.Abdülhamid Han, Talha Uğurluel

Medeni adam dostunu düşmanını tefrik etmemeli, her ikisine de aynı muameleyi yapmalı. Zira düşmanlara açıkça husumet göstermek akıl karı değildir. Dostlara da fazla güvenmek ahmaklıktan ileri gitmez, biz daima İngiltere’nin dostu görüneceğiz. Fakat onun hislerini, fikirlerini, siyasetini de bileceğiz. – Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı alabildiğince kışkırtan Gladstone’un İngiliz Müstemleke Nazırı iken Lordlar Kamarası’nda söyledikleri de İngilizlerin bu coğrafyadaki ince hesaplarını açıkça ortaya koyuyordu. O gün Gladstone eline Kur’an-ı Kerim’i alarak kabinedekilere göstermiş ve: “Eğer bu kitabı Türklerin elinden alamazsak onları asla yenemeyiz” demişti. – Abdülhamid Han, hayatına kasteden ve ölüm cezasına çarptırılan mahkûm ile bizzat görüşür. Hususi dairesine kabul ettiği Jorris ile saatlerce baş başa kalır. Ne konuşmuştur, neler sormuştur bunu kimse bilmiyor. Tahsin Paşa, ‘Avrupa’da ayrılıkçı Ermeniler aleyhine çalışmak üzere kendisine vazife verdi’ diyor. ...