İlk evliliğini 1935’te Ali Senar’la yaptı.
Bir erkek çocukları oldu.
Geçinemediler, kavga ettiler, ayrıldılar...
1943’te futbolcu Ercüment Işıl’la evlendi.
İki çocukları oldu.
Sonra bir dargın bir barışık, intihar teşebbüsleri, iki kere nikah masası,
“Biz oğlumuza bir şarkıcı parçasını almayız...” inatlaşmaları.
Ve bu evlilik de bitti...
Şarkıcı parçası Müzeyyen Senar’dı.
1953’te Suudi Arabistan Büyükelçisi Tevfik Hamza ile tanıştı.
Sanki mutluluğu bulmuş gibiydi.
Ama bu evliliği hem Müzeyyen hayranları, hem de Suudi Arabistan hükümeti istemiyordu...
Buna rağmen, Beyrut'ta gizlice imam nikahıyla evlendiler.
En yakınlarının dışında kimse bilmiyordu bu evliliği.
Ama gazeteler bu durumu ortaya çıkarılınca resmi nikah yapmak zorunda kaldılar...
Müzeyyen artık sefire olmuştu.
Gazinolarda şarkı söyleyemezdi.
Sahneyi bıraktı.
İşte esas gürültü de o zaman koptu.
Ulusal değerlerinden birinin ellerinden alındığını düşünen hayranları, Suudi Arabistan Büyükelçiliği'ne açtıkları telefonlarla Tevfik Hamza'yı tehdit etti...
Medya her ikisinin de aleyhine kampanyalar başlattı.
Suudi Arabistan hükumeti de büyükelçilerinin tehdit edilmesini ve bir magazin olayına konu olmasını hoş karşılamıyordu...
Müzeyyen, bir sabah uyandığında baş ucunda bir not buldu;
"Beni affet.
Sana veda edemezdim.
Seni her zaman seveceğim..."
Hayranları da mutlu olmuştu.
Müzeyyen tekrar sahnelere dönüyordu.
Müzeyyen, Tevfik Hamza’yı gerçekten sevmişti.
“Nasıl da güzel bir adamdı, bembeyaz...
Sahnelerden çekildim.
Sen misin sahneden çekilen.
Hem de elin Arabı için...
Kıyamet koptu.
Kapıları mı vurmadılar, taşlar mı atmadılar, çirkin karikatürler mi çizmediler…
Ayrılırken hâlâ aşıktık birbirimize...”
diyordu.
Pes etmedi, Müzeyyen. Hala mutluluğu arıyordu.
Dönemin İstanbul Valisi Ethem Yetkiner ile birlikteliğe başladı.
Ne var ki, bu sefer de mutluluğuna 1960 darbesi engel oldu...
Balmumcu'daki kışlada tutulan Ethem Bey'e yatak, yastık, kıyafet götürüyordu.
Onun, sürekli kışlaya gelip gitmesinden rahatsız olan askerler, Müzeyyen’i
"Valinin gizli parası var mı?
ABD'de sana hediye edilen otomobili vali mi aldı..."
diye sorguladılar.
Bir gün yine sorguya çağrıldığında Ethem Bey'in hediye ettiği yüzük ve küpeleri takarak kışlaya gitti...
“Yaz bakalım aslanım...”
dedi.
“Ethem Bey, son derece namuslu bir insandır.
İki senelik ilişkimiz sırasında bana ancak kulağımda gördüğünüz küpeleri ve parmağımdaki bu yüzüğü hediye edebildi...
Belki aramızdaki ilişkiyi merak ediyorsunuzdur.
O bekâr, ben bekâr.
Gerisinden size ne?"
Ethem Bey, Yassıada’da yargılandıktan sonra Kayseri'ye gönderildi...
Müzeyyen ona sürekli mektup yazdı ama, hiçbir mektubuna cevap alamadı.
Mutluluğun peşini bırakmak istemiyordu...
Doğrudan, mektuplardan sorumlu 'Ayı Vahit' lakaplı albayın karşısında çıktı...
Meğer mektupların hiçbiri Ethem Bey’e ulaşmamış.
Çünkü Ayı Vahit, Müzeyyen’e aşıkmış ve mektupların Ethem Bey’e o vermemiş...
Bir süre sonra Ethem Ethem Bey’in izini tamamen kaybeden Müzeyyen, kaderinden mutluluk olmadığına karar vererek aşk defterini henüz 42 yaşındayken tamamen kapatmış...
97 yaşında hayata gözlerini yumarken,
"Bana nasip olanlar, kimseye olmamıştır...
Ben on bin kadının hayatını kendi hayatıma sığdırdım.
Her şeyi tattım.
Fakirliği de zenginliği de.
Hep aynı kaldım, hiç değişmedim.
Dolu dolu yaşadım.
Dahası bazen hiçbir şey içmeden, sadece kendi sesimden sarhoş olacak kadar mutlu...
Hayatta her şeyim oldu, hepsi gitti.
Umurum değil..."
diyecek kadar cesur ve gerçekçiydi.
Saygıyla...
İfral Turgut 'dan alıntı
Yorumlar
Yorum Gönder