Ana içeriğe atla

AHH ÇOCUKLUĞUM

 Biz ergen falan olmadık. Bizim ergenliğimiz anamızın bir terliğine bakardı. Anında fabrika ayarlarımıza dönerdik.

Anamızdan az dayak yemedik.

Aramızda ara sıra anasından dayak yiyip de bu gün psikopat olan var mı?

Hijyen kelimesi ile 30 yaşında tanıştım. Her içtiğimiz su bardağını mutfak tezgahına korkusuzca dizen var mı aramızda?

Divan'ın altındaki sepet giysilerimiz için yeterdi.

Dolap dolap kıyafetimiz de yoktu. Sokak sokak gezerdik.

Boş arsalarda ateş yakar, içine patates atardık. İstediğimiz arkadaşa gider, evinde otururduk. İzin almak gereksizdi. Ailelerimiz korkusuzdu. Kimse bize tecavüz etmez, yada organlarımızı almaya kalkmazdı

Bazılarımız sınıfta kalırdı. Hiçbirinin ailesi apar topar doktora götürüp bir dünya psikoloji raporu almazdı. Niyet satardık, mahalledeki herkes alırdı. 

Her yerimiz yara olurdu, dişlerimiz kırık, ellerimiz pisti. Pis ellerimizle yağlı , yada salçalı ekmek yerdik.

Bazen de domatesi üstümüze fışkırta fışkırta yerdik, titiz annelerimiz buna bile izin verirdi. 

Pazar sabahları tv de kovboy filmleri izlerdik. Teksas tom mikslerimiz giyecek sepetimizin arasında dururdu.

Dünya öyle büyüktü ki dolaş dolaş bitiremezdik. Cep telefonu, marka ayakkabı, rengarenk oyuncaklar ve bilgisayarlarımız yoktu. Mahalle bakkalımızı dünyanın en zengin insanı sanırdık. Özgür büyürdük, kimse kıyıda köşede şunu yap, bunu söyle demezdi.

En büyük baskı annelerimizin kaşının gözünün oynamasıydı.. 

Savaş nedir, insanlar kaça ayrılır bilmezdik. 

Mahallenin hayvanları hep arkadaşımızdı...

Fazla bir şeyimiz yoktu, ama.

Biz öyle mutlu çocuklardık ki...

Kimler bu çocukluğa sahipti? Kimler özledi o günleri... (BİLGİ SELİ)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TESADÜF

Bazen herşeyi tesadüf deyip geçiştiriyoruz,oysa hayatta hiçbirşey tesadüf değildir.Herşeyin bir hesabı vardır,onuda yaratan,yapan bellidir zaten.

DİNGİNLİK

BAZEN BIRAK BİR YAPRAK GİBİ KENDİNİ SULARIN KOYNUNA ALIP GÖTÜRÜR SENİ BİLİNMEYEN ÖTELERE

Bir Dehanın İzleri – II.Abdülhamid Han, Talha Uğurluel

Medeni adam dostunu düşmanını tefrik etmemeli, her ikisine de aynı muameleyi yapmalı. Zira düşmanlara açıkça husumet göstermek akıl karı değildir. Dostlara da fazla güvenmek ahmaklıktan ileri gitmez, biz daima İngiltere’nin dostu görüneceğiz. Fakat onun hislerini, fikirlerini, siyasetini de bileceğiz. – Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı alabildiğince kışkırtan Gladstone’un İngiliz Müstemleke Nazırı iken Lordlar Kamarası’nda söyledikleri de İngilizlerin bu coğrafyadaki ince hesaplarını açıkça ortaya koyuyordu. O gün Gladstone eline Kur’an-ı Kerim’i alarak kabinedekilere göstermiş ve: “Eğer bu kitabı Türklerin elinden alamazsak onları asla yenemeyiz” demişti. – Abdülhamid Han, hayatına kasteden ve ölüm cezasına çarptırılan mahkûm ile bizzat görüşür. Hususi dairesine kabul ettiği Jorris ile saatlerce baş başa kalır. Ne konuşmuştur, neler sormuştur bunu kimse bilmiyor. Tahsin Paşa, ‘Avrupa’da ayrılıkçı Ermeniler aleyhine çalışmak üzere kendisine vazife verdi’ diyor. ...