Ana içeriğe atla

NAHLA


 Size...

Bir hikaye anlatmak istiyorum...

Mülteci kampında AÇLIKTAN ÖLEN...

6 yaşında ki kızın HİKAYESİ...


Onun adı "NAHLA"

Fotoğraftaki üstü başı perişan,

Saçları darmadağın,

Ayakları zincirli kızın ismi "NAHLA OSMAN"

Daha 6 yaşındaydı,

Mülteci kampında yaşıyordu.

Çünkü Dünyaya demokrasi ve İnsan hakları nutukları atan alçak Batılılar, Para ve petrol için ülkesini bombalamış, yuvasını başına yıkmıştı. Annesi Türkiye'ye sığınmış, Nahla ise babasıyla beraber İdlip'te mülteci kampında çok ağır şartlarda yaşamak zorunda kalmıştı. Yeterli miktarda su yok, ekmek yok, ev yok. Babası dışarıya çıkıp kaçmasın diye onu genelde bir zincire bağlıyor, bazen de kafese kapatıyordu.


Bir keresinde Mülteci kampını gezen bir yardım kuruluşu aktivisti ayakları zincirli, elleri yara bere içindeki Nahlayı görür, Fotoğrafını çeker. Yanına yaklaşır ve "En çok istiyorsun" diye sorar, oda "SANDİVİÇ" der. Bir kaç gün sonra Nahla'yı açlıktan baygın düşmüş halde bulurlar. Küçücük bedeni mülteci kamplarındaki ağır koşulları daha fazla kaldıramaz. Hastaneye kaldırılır, kendine geldiğinde önüne yemek koyarlar, açlıktan yemeği görünce hızla yediği için boğularak ölür...


Geride ayakları zincirli fotoğrafı, SANDİVİÇ istediği hikayesi kalır...

Bu utanç bize kıyamete kadar yeter...


Peygamberimiz(sav) boşuna mı demiş: "KOMŞUSU AÇKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR" diye...


Hz.Ömer ne güzel demişti "Dağlara buğdaylar serpin, Müslüman ülkede kuşlar açlıktan öldü demesinler."


Allah'ın gazabı bu çocukların yuvasını başına yıkanların, onları bu hale düşürenlerin üzerine olsun.


İyiki cehhennem var ve zalimler için yaşasın cehennem...  https://twitter.com/Lowell_77

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TESADÜF

Bazen herşeyi tesadüf deyip geçiştiriyoruz,oysa hayatta hiçbirşey tesadüf değildir.Herşeyin bir hesabı vardır,onuda yaratan,yapan bellidir zaten.

DİNGİNLİK

BAZEN BIRAK BİR YAPRAK GİBİ KENDİNİ SULARIN KOYNUNA ALIP GÖTÜRÜR SENİ BİLİNMEYEN ÖTELERE

Bir Dehanın İzleri – II.Abdülhamid Han, Talha Uğurluel

Medeni adam dostunu düşmanını tefrik etmemeli, her ikisine de aynı muameleyi yapmalı. Zira düşmanlara açıkça husumet göstermek akıl karı değildir. Dostlara da fazla güvenmek ahmaklıktan ileri gitmez, biz daima İngiltere’nin dostu görüneceğiz. Fakat onun hislerini, fikirlerini, siyasetini de bileceğiz. – Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı alabildiğince kışkırtan Gladstone’un İngiliz Müstemleke Nazırı iken Lordlar Kamarası’nda söyledikleri de İngilizlerin bu coğrafyadaki ince hesaplarını açıkça ortaya koyuyordu. O gün Gladstone eline Kur’an-ı Kerim’i alarak kabinedekilere göstermiş ve: “Eğer bu kitabı Türklerin elinden alamazsak onları asla yenemeyiz” demişti. – Abdülhamid Han, hayatına kasteden ve ölüm cezasına çarptırılan mahkûm ile bizzat görüşür. Hususi dairesine kabul ettiği Jorris ile saatlerce baş başa kalır. Ne konuşmuştur, neler sormuştur bunu kimse bilmiyor. Tahsin Paşa, ‘Avrupa’da ayrılıkçı Ermeniler aleyhine çalışmak üzere kendisine vazife verdi’ diyor. ...